KİTABIN ÖZETİ :
Kitap; kaynak olarak yoğunlukla gazete haberlerine –bir kısmı islami bir kısmı liberal ve diğer görüşlü- kullanmış.Bunun dışında kaynakça olarak bazı kitaplara da yer vermemiş değil. Fakat ; kitabın en güzel yanı , bu haberleri çok itinalı bir şekilde yerleştirmesi, öyle ki ; belgeleri de ekleyince boşluk kalmayacak şekilde taşlar yerli yerine oturuyor. Kitap, beş bölümden oluşuyor:
1. Bölüm
TARİKAT SERMAYESİNİN YÜKSELİŞİ
2. Bölüm
BELGELER VE VERİLERLE TARİKAT SERMAYESİ
3. Bölüm
İSLAMİ BANKALARIN ANATOMİSİ
4. Bölüm
İSLAMİ ŞİRKETLERİN PROFİLİ
5. Bölüm
28 ŞUBAT VE İSLAMCI SERMAYE
Birinci Bölümde; Tarikatın toplumsal ve siyasal tanımı yapılarak, cemaatin; ticaret ve siyaset hayatında oynadığı rolleri anlatıyor.Yine cemaatlerin ticari yapılanmasında “Lonca Tarihi” konusuna da değinerek bunun günümüzle ilgili bağlantılarını aktarıyor.Bu arada yazarın çok güzel bir tespiti var.Tarikatlardaki eğitim seviyesini istatistiki yüzdelerle açıklarken yoksul gecekondu ve kırsal kesimin daha fazla tarikat üyesi olduklarını açıklıyor.Bu bölümde can alıcı nokta ise islami sermayenin Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki evreleri…Yazar 1923’ten günümüze kadar yeşil sermayenin evrelerini dört bölümde incelemiş.Bu evrelere kısaca değinecek olursak 1923-1950 yılları arasında tekke ve zaviyelerin kapatılması, vakıf gelirlerinin tarikat veya cemaatlere değil devlete aktarılması ile ilgili bir dizi kanunla islami sermaye çevrelerinin kabuklarına çekildikleri, savunma mevzine giererek ellerindekini kaptırmamak için çalıştıkları söylenebilir.Yine bu dönemde, islami sermayenin çok gerilediğini hatırlatmak gerekir.
1950-1973 yılları arasında Demokrat Parti iktidarıyla kabuğundan çıkan yeşil sermayenin cemaatleşmeye önem verdiği,küçük ve orta ölçekli işletmelerle Anadolu’da traktör, gübre, lastik, beyaz eşya gibi acentalık, bayilik ve dağıtımcılık yaptıkları söylenebilir.
Üçüncü evre olan 1973-83 yılları arasında artık yeşil sermaye perakendecilikten toptancılığa geçmeye başlamıştır.Mallarını müslüman/mümin tüketiciye yöneltmeyi başararak kendi cemaatlerine kalite ve fiyatına bakmaksızın mal pazarladılar.Örnek olarak Ülker Bisküvilerinin yenmesi yolunda Nakşi şeyhinden fetva dahi almışlardır.
Dördüncü evre 1983-1994 yılları arasındaki süreçtir.Bu dönemde islami kesim hammadde ithaline ve uzakdoğu ülkelerinden ithalata başlamıştır.Özel finans kurumları ve faizsiz bankacılık Türkiye’de atıl birikimlerin bu kesime kaymasında bir işlev gördü.MÜSİAD (Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği) bu dönemde kuruldu ve felsefesiyle tam bir “ zenginler kulübü” niteliğine büründü.
Bu bölümde ayrıca özelleştirme ve belediyelerden nemalanma ile söz konusu şirketlerin nasıl pazarlandıklarını, isimler ve şirket adları, zaman ve yer de verilerek anlatılıyor.İslami medyayı,islami filmcilik gibi alanların yönelmesini, petrolün etkisini, Suudi Arabistan’ın bu sermayeyi nasıl beslediğini irdeliyor.Rabıta örgütünün nasıl bir örgüt olduğunu ve bunun nihai amacının bulunduğu ülkede devlet teşkilatını ele geçirerek şeriat yönetimini mutlak kılmak olduğunu açıklıyor ve daha sonra belgeli örnekler veriyor.
İkinci Bölümde ; Yazarın “Diyanet İmparatorlluğu” diye nitelendirdiği Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 1950-1960’lar boyunca birçok tarikat erbabının çatısı altında barınıp ekmek yediği ve yasadışı faaliyetlerine resmi himaye sağladığı bir yer olduğundan bahsedip konuya rakamlar ve belgelerle açıklık getiriyor.Türkiye Diyanet Vakfı (TDV)’nın ticari şirketlerini yine rakamlarla açıklayıp Diyanet İşleri’nin bütçesini diğer bakanlıklarla kıyaslayan tabloları yine kitapta bulmak mümkün.Daha sonra bu bölümde Refah Partisi (RP) ‘ne yakın duran şirketler ve iş çevrelerini, yurtdışındaki kuruluşları açıklıyor.Anadolu’nun Yeşil Kaplanları diye nitelendirilen çeşitli büyük holdinglerin yapısal özelliklerini sıralıyor.Ayrıca Fethullah Gülen cemaatine yakın şirketler, yurtlar ve cemaatin birinci dereceden kuruluşları, Server Holding bu bölümde irdelenerek en zengin 100 islamcı patronun (1996 sonu itibariyle) isimleri yine bu bölümde yer alıyor.Dini vakıfların listesini ve yıl yıl kur’an kursu ve derneklerin sayısını da unutmamak gerekir.
Üçüncü Bölümde ; “İslam bankacılığı olur mu?” sorusuna cevap arayarak başlıyor yazar…Türkiye’deki faizsiz bankacılık masalının tarihçesini ve nasıl yükseldiğini yılları ve belgeleri de katarak irdeliyor.Bu faizsiz bankacılıktaki dağıtılan kar paylarının hem faiz hem değil…sloganıyla nasıl yutturulduğunu açıklıyor.Bu finans sektöründe yükselen değerler kara para, borsa ve fetva hakkında bilgiler de bu bölümde tablolarla beraber veriliyor.
Dördüncü Bölümde ; İslami şekillerin profili; ticaretin nasıl müslümanlaştığı konusu tarihsel süreç içerisinde irdelenerek açıklanıyor.Ticaretin müslümanlaşmasıyla müslümanlığın ticarileşmesi konusu bu bölümün inceleme konusu…Bölümün son kısmında islami şirketlerin taktikleri hayli ilginç detaylarla anlatılıyor.Örnek olarak da Muradiye Vakfı – Melih Gökçek ilişkisi derinlemesine incelenerek islami şirket taktiklerinin nasıl yürütüldüğü açıklanıyor.
Beşinci Bölümde ; Kitabın 4 ncü basım nedeni olan 28 Şubat sürecinden sonra islamcı sermayedeki değişiklikleri inceliyor.28 Şubat kararlarıyla yeşil sermayenin rant kaynaklarına müdahalesi, Refah Partisi’nin bu kararlara sert tepkisi beklenirken tabana inemediği ve sandığı gibi kendisine oy vermiş altı milyon insanda bir taban tepkisi oluşturamadığı bu bölümün dikkat çekici tarafını oluşturuyor.Yine bu kararlar sonucunda tarikatların birbirine düşmesine ve büyük tarikatların düşüncelerini ve yeni taktiklerini açıklıyor.Örnek olarak Fethullahçıların “ılımlı islam” imajı ile yeniden nasıl şekillendiklerini bu bölümde bulabilirsiniz.