Mehmet Rauf – Eylül
Kitap Hakkında:
Türk Edebiyatı Servet-i Fünun Döneminin en mühim romancılarından biri olarak hafızalarımıza yer edinmiş Mehmet Rauf, yine kendisi gibi önemli bir isim olan Halit Ziya Uşaklıgil’e yolladığı hikayeleriyle tarihe adını eserleriyle kazımış oldu.
Eylül’ün ilk psikolojik bir roman olması, onu dönemin en önemli eseri haline getirdi.
Kitabı okurken, eski ÃÆ�stanbulun perspektifine, o dönemin kıyafetlerine, yalılarda hüküm süren aile hayatının tüm ayrıntılarına ve en önemlisi de samimi ve sıcak duygulara tanık oluyorsunuz..
Günümüzde bu tür duyguların hemen hemen hiç yaşanmadığını varsayarsak hatta varsaymaktan öte, bunu kanıtlayan birçok olaya, kişiye, duruma artık tepki vermediğimizi biliyorsak, roman bize gerçek bir aşkın ne olduğunu çok iyi anlatacaktır…
Aylardan Eylül…Sonbaharın incisi!
Kitabın ÃÆ�ncileri:
Kalabalık içinde yalnız yaşamak,kalabalık içinde gezip beraber bir köşeye kaçmak, işte asıl zevk budur. ÃÆ�nsan kalpleri, birbirine bağlılığın ne demek olduğunu o zaman anlar. Ben seni ne kadar sevdiğimi başka kadınları gördüğüm zaman anlıyorum.11
Duygularını rahatlıkla dışa vuramayanlara özgü o içlilik sayesinde yürüttüğü ince, derin düşünceleriyle bu ilişkinin ne gibi şeylerle ilgili olduğunu fark etmiyor değildi; hele gittikçe eski ateşin azaldığını, eski sıcaklığın olmadığını görüyor, inceleyici bakışlarıyla hepsini hissediyordu.12
Kadın kadını daha iyi tanır.15
Ona bekarlık hayatının cazibelerini unutturup kendine bağlamak için ben kadın isterim!15
ÃÆyle bir yer olsun ki, ben kalabalık içinde olayım da yine orada yaşamayayım…18
Hep kabahat daima aynı hayatı sürmekte…18
Evlenmek hakkındaki kesin kararı arasıra zaafa uğruyordu.35
Birçok mutluluğu; ya zehirli bir ayrılık ya da aşağılayıcı bir kayıtsızlıkla bitmiş; hiçbiri, en mutlu zamanında bile şu mutluluğun dinginlik ve hoşluğuna ulaşamamıştı.35
Hak eden mutlu olur, ya da Goethe’nin dediği gibi, “hak eden kazanır ve kazanamayan layık değildir”36
Huysuzluk yalnız ihtiyarlarda değil, asıl gençlerde…
Bilemezsin bu kadınlar kötü olunca ne kadar kötü oluyorlar.44
Kadın olmayınca bir erkek hayatının ne verimsiz, ne yağmursuz, ne çorak bir siyah çöl olduğunu bilseniz…
Bir kadının bir erkek hayatına sadece varlığı ile nasıl şiir ve körpelik verdiğini, ruhu bertaraf etsek bile vücut içinde nasıl büyük bir koruyucu olduğunu bilseniz…56
Ama bazen de, en önemsiz gülümseyişler, hatta kendine ait olmayan bakışlar bile ona bir şiir taşkınlığı verir, onu canını feda etmek ihtiyaçlarıyla inletirdi..
Sıradan bir saygının ne aşamalardan geçip şimdi hayatında kökleşen korkunç, büyük bir aşk olduğunu düşünerek kendisinin bu kadar tutkunlukla bu sonucu anlaması, onun genişlemesine meydan vermemesi gerektiğini itiraf ediyor, “evet kaçmalıydım” diye yumruklarını kafasında sıkıyordu.134
Herkesin ruhsal olarak birşeye eğilimi, bir yeteneği olur.
Eylül!.. ÃÆyle bir ay ki, geçen her güzel günü için ona minnettar olmak gerekliydi. Eylül esef ve özlem ayıdır, içine birkaç günlük kış hücumundan acı düştüğü için, insan o güzel havaların, devamlı yazın artık geçtiğini anlayıp esef eder ve özlem çeker.191
…o zaman, gözler arasında bugün ilk defa ciddi, ateşli bir çarpışma oldu.194
Mümkün olmayan şeyi istemek, bile bile reddedilmektir.200
“Zavallı hava” Bereket versin ki o var, olmasa nice şeyler bahanesiz kalacaklardı..200
Bu iki varlık karşı karşıya gelince oradakilerin hepsinden çok birbirine yakın olan ruhlarının çırpınmalarını hisseder gibi oldular.243
…ölünceye kadar, saniyelerine kadar hayatım senindir..297