Celal Bayarın Ben de Yazdım kitabı, Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında, 31 Mart 1909 irtica hareketleriyle başlayan ve memleketi felakete götüren iç didişmelerin çok yoğun olarak yaşandığı bir dönemde vuku bulan olayları günümüze nakleden çok önemli bir eserdir.
Yazar bu eserinde, Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında gerçekleşen bazı vakaların bugün içinde bulunduğumuz durumla karşılaştırmasının yapılmasının biz yeni nesillere faydalı olacağına inancını belirtmektedir.
31 Mart 1909 tarihindeki olayda önderimiz Mustafa Kemal Atatürk Kurmay Başkanı Kolağasıydı. Bu irticai ve kanlı askeri ihtilalden meşrutiyet dönemi çok büyük zararlar görmüş 1 nci Mebusan Meclisi II. Abdulhamidin vasıtasıyla kapatılmıştır.
Bu durum Selanikte bulunan Hareket Ordusunu aktive etmiştir. Bu ordu, Meşrutiyet Hükümetini hiçbir kuvvetin sarsamayacağını göstermek, Kanun-i Esâsinin üstünde hiçbir kanun bulunmadığını vatan ve millet hainlerine göstermek için harekete geçmiş, İstanbula şiddetli saldırılar düzenleyerek şehre girmiş, II. Abdulhamidin şahsına bağlı kuvvetlerin çarpışmaya dahi girmeden teslim olmalarını sağlamıştır.
Meşrutiyetin yeniden ilanıyla Meclis yeniden toplanmıştır. Meclis sıkıyönetim ilan ederek meşrutiyet aleyhtarı kişileri cezalandırmıştır. Bu dönemde II. Abdulhamid tahtan indirilerek yerine kardeşi Reşat efendi, V. Sultan Mehmet Han adıyla Osmanlı tahtına çıkarılmıştır. V. Sultan Mehmet Han meşrutiyete bağlılığını ifade etmiştir.
İttihat ve Terakki partisi Meclis grubundan oluşan Meclis, Türk, Arap, Arnavut, Rum, Ermeni, Yahudi, Ulah, Bulgar ve Sırp milletvekillerinden oluşan bir karmaydı. Böyle bir karmada kısa bir zaman sonra görüş ayrılığı belirmiş, ırk ve milliyet ihtirasları, parti içindeki mutaassıp ve muhafazakar unsurlar karşı karşıya gelerek memleketi felakete götüren iç didişmelerin kaynağı haline gelmiştir.
İttihat ve Terakki Cemiyeti, Türk olmayan unsurların milli programlarında fedakarlık yapmak istemediklerini kısa bir zamanda anlamıştır. İlk kuruluş devrinde bağlandıkları Osmanlılık fikri zaafa uğramaya başlamış, bunun üzerine cemiyet, ancak yalnız Türk unsuruna dayanan kuvvetli bir hükümetin, Osmanlı İmparatorluğunu parçalanmaktan kurtarabileceğine inanmış ve gayretlerini bu emel üzerine toplamıştır. Bu olayda netice olarak Ziya Gökalpin temsilciliğini üstlendiği Turancılık ve Osmanlıcılık akımının oluşmasına etken olduğu dile getirilmiştir.
Meclis içerisindeki görüş ayrılıkları Turancılık karşıtı kişiler arasında muhalefet fikrini olgunlaştırdı. Bu hava içinde Hürriyet ve İtilaf Partisinin kurulduğu, bu partinin kısa süre içinde ümmetçi bir zihniyet sergileyerek ordu subaylarından bazılarında içine alarak bir intikam partisi haline geldiği anlatılmıştır.
Bu esnada Meclis içerisinde bulunan Türk olmayan milletvekilleri kendi milliyetçilik düşüncelerini ortaya koyarak ihtilal sinyalleri veriyordu. Balkan ve Arap milletvekilleri de Osmanlıdan ayrılma isteklerini açıkça Mecliste dile getiriyorlardı.
Meclis normal çalışamaz duruma gelmişti ve feshedildi. Gidilen yeni seçimleri yine İttihat ve Terakki Cemiyeti kazandı. Seçimlerde yaşanan olaylar, dinin siyasete alet edilmesi ve ordu personelinin siyasetle uğraşmaları Mustafa Kemal Atatürkün yaptığı inkilap hareketlerinin ne kadar yerinde olduğunun göstergeleridir.
Bu durum böyle gergin bir ortamı fırsat bilen İtalyanların sömürgecilik anlayışı doğrultusunda Trablusgarbın işgaline zemin hazırlamıştır. Kitap burada, önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün Trablusgarptaki mücadelesi konu ediyor. Mustafa Kemal Atatürkün sadece cephelerde savaşarak ülkeyi bulunmuş olduğu durumdan kurtarmaya çalışmıyordu. Aynı zamanda Meclis bünyesinde görevler alıyor, düşünce ve görüşleriyle kendisini gösteriyordu. Bu dönemde ordu mensuplarının siyasetle meşgul olmalarının meni hakkındaki kanunun çıkarılmasında düşünce ve görüşleriyle dikkatleri üzerinde topladığı belirtilmiştir.